İsmi Âzam Duası, İsmi Azma Duası Nedir, İsmi Azam Duasının Okunuşu
İnsanoğlu, hayat yolculuğunda nice inişler çıkışlar yaşar; bazen ümit dolu iklimlerde nefeslenir, bazen de darlık ve sıkıntının girdabında kendini kaybolmuş hisseder. İşte böyle zamanlarda, insanın en büyük dayanağı, Mevlâ-yı Müteâl’e yönelip O’ndan medet ummasıdır. Dualar içinde öyleleri vardır ki, adeta kudsî bir anahtar gibi insanın gönlündeki kilitleri açar, ruhunu huzurun engin sahillerine ulaştırır. Bunlardan biri de İsmi Âzam Duasıdır.
İsmi Azam: En Büyük İsim
İsm-i Âzam, lugat itibariyle “en büyük isim” manasına gelir. Fakat bu tabirin hakiki mahiyetini anlamak, yalnızca kelime düzeyinde bir açıklamayla mümkün değildir. Zira Allah’ın (c.c.) isimleri, O’nun sonsuz kemalini, azametini ve celâlini ifade eden kudsî sıfatlardan ibarettir. Bu itibarla, Allah’ın güzel isimlerinden bazılarının diğerlerinden üstün olup olmadığı meselesi, İslâm âlimleri arasında farklı şekillerde ele alınmıştır.
Bazı âlimler, Allah Teâlâ’nın her bir isminin fazilet ve üstünlük bakımından eşit olduğunu ifade ederken, diğer bazı âlimler, Nebiyy-i Ekrem’in (s.a.s.) mübarek sözlerinden hareketle, bazı isimlerin hususi bir mertebeye sahip olduğu kanaatine varmışlardır. Özellikle hadislerde geçen ifadeler, bu mevzunun sırlarla dolu bir hakikat olduğunu gösterir mahiyettedir.
Hadislerde İsm-i Âzam’ın Mahiyeti
Nebiyy-i Zîşan (s.a.s.), bazı hadislerinde İsm-i Âzam’dan bahsetmiş ve bu isimle dua edildiğinde duanın geri çevrilmeyeceğini, kulun niyazına icabet edileceğini müjdelemiştir. Ancak, bu büyük ismin hangisi olduğu konusunda kesin bir hükme varmak güçtür. Çünkü rivayetlerde farklı isimlerin zikredildiği görülmektedir.
Nitekim bazı hadislerde “Allah” isminin, bazı rivayetlerde “Rahmân, Rahîm” (sonsuz merhamet ve bağış sahibi), bazı nakillerde ise “Hayy ve Kayyûm” (daima diri ve her şeyi ayakta tutan) yahut “Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm” (ululuk ve ikram sahibi) isimlerinin İsm-i Âzam olduğu beyan edilmiştir. Bu da gösteriyor ki, İsm-i Âzam, yalnızca lafız düzeyinde bir isim değil, bilakis bir marifet sırrıdır; O’na yönelişin, teslimiyetin ve kalbin derinliklerinde duyulan bir imanın tezahürüdür.
Resûlullah’ın (s.a.s.) Müjdesi
Ashab-ı Kiram’dan nakledilen bir hadis-i şerifte, Nebiyy-i Ekrem (s.a.s.), bir sahabînin şu duayı ettiğini işitmiştir:
“Allah’ım, şehadet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden başka ilâh olmayan Allah’sın, birsin, Samed’sin (hiçbir şeye ihtiyacın yoktur, her şey sana muhtaçtır), senden çocuk olmadı (kimsenin babası olmadın), doğmadın (kimsenin çocuğu olmadın), bir eşin ve benzerin yoktur.”
Bu duayı işiten Efendimiz (s.a.s.), buyurmuşlardır ki:
“Nefsimi kudret elinde tutan Zât’a yemin olsun ki, bu kimse Allah’a, İsm-i Âzam’ı ile talepte bulundu. Kim İsm-i Âzam’la dua ederse, Allah ona icabet eder; kim onunla talepte bulunursa, Allah ona dilediğini mutlaka verir.” (Tirmizî, De‘avât, 64 [3475])
Bu müjdeli haber, bizlere bir kez daha göstermektedir ki, Allah’a tam bir teslimiyet ve ihlasla yönelen kimse, O’nun rahmet dergâhından boş çevrilmeyecektir. Zira Cenâb-ı Hak, Kendisine dua eden, halini arz eden ve samimi bir yakarışla el açan hiçbir kulunu mahrum bırakmaz.
Dua ve Teslimiyetin Gücü
Bir başka rivayette, Efendimiz (s.a.s.), bir kişinin şöyle dua ettiğini işitmiştir:
“Ey Allah’ım, hamdler sanadır, nimetleri veren sensin, senden başka ilâh yoktur. Sen semâvât ve arzın celâl ve ikrâm sahibi yaratıcısısın, Hay ve Kayyûm’sun (kâinatı ayakta tutan hayat sahibisin). Bu isimlerini şefaatçi yaparak senden istiyorum!”
Bu sözleri işiten Nebiyy-i Ekrem (s.a.s.), Ashâbına dönerek sormuştur:
“Bu adam neyi vesile kılarak dua ediyor, biliyor musunuz?”
Ashâb, edeple ve hürmetle, “Allah ve Resûlü daha iyi bilir” diyerek cevap vermiştir. Bunun üzerine Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.s.), şu müjdeyi vermiştir:
“Nefsimi kudret elinde tutan Zât’a yemin ederim ki, o, Allah’a, İsm-i Âzam’ı ile dua etti. O İsm-i Âzam ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir.”
İsmi Azam: Kalbi Marifetle Yoğurmak
Bütün bu rivayetlerden anlaşılmaktadır ki, İsm-i Âzam, yalnızca bir ismi telaffuz etmekten ibaret değildir. Asıl mesele, o ismin manasını gönülde derinlemesine hissetmek, Allah’a olan bağlılığı ve teslimiyeti tam manasıyla idrak etmektir. Kalbi marifetle yoğuran, Rabbine tam bir teveccühle yönelen ve O’na en samimi haliyle yakaran kul, rahmet kapılarının ardına kadar açıldığını görecektir.
İşte bu sebepledir ki, büyük zatlar, dualarında İsm-i Âzam’ı aramış, onu bir vesile bilerek Allah’a yönelmişlerdir. Zira O’nun güzel isimleriyle dua etmek, kulun Rabbi’yle irtibatını güçlendiren en mühim vesilelerden biridir.
Ne mutlu, kalbini bu kudsî hakikatin nuru ile aydınlatanlara… Ne bahtiyar, Rabbine en içten dualarla yönelip O’nun rahmet deryasına sığınanlara…
İsmi Azam Nedir?
İsmi Âzam, Allah Teâlâ’nın en büyük ve en yüce ismi olarak kabul edilir. Rivayetlere göre, bu ismi bilen ve ona gönülden yönelen kişi, duasına icabet edilme şerefine nail olur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bazı duaların içinde İsmi Âzam’ın saklı olduğunu beyan etmiş, O’na yönelen bir kulun duasının reddedilmeyeceğini müjdelemiştir.
Bu duanın mahiyetini idrak etmek, onunla derinleşmek ve samimi bir hal içinde Cenâb-ı Hakk’a arz-ı hâlde bulunmak, kulun Rabbi’yle münasebetinde zirveleşmesini sağlar. Öyleyse, bizler de bu kudsî mirasa sahip çıkmalı, gönlümüzü bu rahmet deryasına açmalı ve İsmi Âzam hürmetine Rabbimizden hayır ve bereket niyaz etmeliyiz.
İsmi Âzam Duası Okunuşu
اللّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِأَنَّ لَكَ الْحَمْدُ، لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، الْمَنَّانُ، بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ، يَا ذَا الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ، يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ
Anlamı:
“Allah’ım! Senin hamd ile anılmaya layık olduğunu bilerek ve kabul ederek Senden niyaz ediyorum. Senden başka ilah yoktur. Sen, lütuf ve ihsanı bol olansın. Gökleri ve yeri benzersiz bir şekilde yaratan Sensin. Ey Celal ve İkram Sahibi! Ey Hayy ve Kayyum olan Rabbim!”
Bu dua, kulun Rabbi’ne en içten şekilde yönelişinin bir ifadesidir. Gönlünü samimiyetle açan, halini O’na arz eden ve Allah’a tam bir teslimiyetle yönelen herkes, rahmet kapılarının ardına kadar açıldığına şahit olacaktır. Ne mutlu, bu duanın sırrına erenlere, ne bahtiyar, kalbini İlahi isimlerin nuruyla aydınlatanlara…